
Türkiye’de elektrikli küçük ev aletleri deyince akla gelen ilk markalardan biri olan Arzum, sanayiciliğin gücüyle Türk kahvesi kültürünü dünyaya tanıttı. Geleneksel değerleri modern teknoloji ile buluşturan Arzum, sanayici vizyonuyla Türk kültürünü uluslararası arenada bir marka haline getirdi. Murat Kolbaşı, Arzum’un lezzet yolculuğunu bir fincan kahve ile nasıl dünya markası haline dönüştüğünü anlattı.
Elektrikli küçük ev aletleri deyince akla ilk gelen isimlerden biri olan Arzum, gelenekten beslenen fincan kahveyi modern makineleşmeyle yeniden yorumlayıp 60’a yakın ülkede sofralara taşıdı. Arzum Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kolbaşı, 2014’te lanse ettikleri OKKA serisiyle Türk kahvesini teknolojiyle buluşturarak adeta bir dünya markası yarattıklarını söyledi.
2025 yılında mutfak grubunda “Thermogusto” ve “Arzum OKKA Espresso” gibi yenilikçi ürünlerle Türk ve Osmanlı mutfağını uluslararası arenada daha görünür kılmayı hedeflediklerini belirten Kolbaşı, ayrıca kişisel bakım segmentindeki ihracat ağını genişleterek büyümeyi hedeflediklerini açıkladı. Kur dalgalanmalarının yarattığı finansal zorluklara rağmen, sıkı nakit akışı yönetimiyle hem iç piyasada hem de global pazarlarda kalıcı büyüme sağlamayı planladıklarını belirten Kolbaşı, geleneksel lezzetlerimizi dünya çapında marka değerine dönüştürme misyonlarını da sürdüreceklerini vurguladı.
Bu özel röportajda, Kolbaşı’dan Arzum’un “lezzet yolculuğunu” ve bir fincan kahvenin nasıl küresel bir başarı hikayesine dönüştüğünü konuştuk.
Arzum'un kuruluş hikayesinden başlayalım. Nasıl bir geçmişten geliyorsunuz?
Biz aslen Konyalıyız. 1930 yılında dünya krizinin etkisiyle Adana’ya göç ettik. 1960’larda da Adana’dan İstanbul’a geldik. İstanbul’da "Güney İthalat" adında bir firmayı kurarak Eminönü'nde ticaret hayatına başladık. Aslında tüccar kökenli bir aileyiz. İstanbul’a gelen üç kardeşlerden Kazım, Kemal ve İbrahim Kolbaşı, Arzum’un temellerini atıyor. 6 Temmuz 1966'da üç kardeşin "arzusuyla" Arzum markası doğuyor. O dönemde bir Alman markasının Türkiye mümessilliğini yapıyorduk. Ancak Alman firma, Türkiye’de üretim yapma hakkını bize vermedi. Bu da bizi kendi markamızı yaratmaya yönlendirdi. Bir anlamda kötü mülk sahibi bizi ev sahibi yaptı diyebiliriz.
Siz o dönem kaç yaşındaydınız?
Ben 1966 Kasım doğumluyum. Yani Arzum markası benden birkaç ay daha büyük. 1988’de Amerika’ya master için gitmiştim ama babamın vefatı üzerine Türkiye'ye döndüm. O günden sonra amcalarımın yönlendirmesiyle şirkette çalışmaya başladım. O süreçte Balkan Plastik adında bir fabrikamız da vardı. Bu fabrika uluslararası beyaz eşya markalarının yan sanayi üretimini yapıyordu. Şu anda da 24 plastik enjeksiyon makinesi ile üretime devam ediyor.
Markalaşma süreciniz nasıl gelişti?
1993'ten itibaren televizyon reklamlarına ağırlık verdik. O dönem itibarıyla Arzum daha profesyonel bir marka kimliği kazandı ve kendini çok daha iyi gösterir oldu. Şevval Sam gibi isimlerle çalıştık, Ali Taran gibi yaratıcı ajanslarla iş birliği yaptık. Betül Mardin’in iletişim stratejileri bize çok katkı sağladı. Ben bugün bir iş yapacaksam mümkünse piyasanın en iyisiyle, konusunun uzmanıyla çalışmak isterim. Dolayısıyla profesyonel kişilerin fiyatı ucuz olmayabilir ama karşılığında aldığınız hizmet ve sonuç çok farklı olabilir.
Aile şirketlerinde sürdürülebilirlik için nasıl adımlar attınız?
Markayı yönetirken bir yandan aileyi ve şirketi de doğru yönetmek gerekiyor. Aile şirketlerinin en önemli konularından biri sürdürülebilirliktir. Bunun için İsviçre'de faaliyet gösteren aile şirketlerine yönelik bir organizasyonun toplantılarına katıldım. Daha sonra Türkiye'de Türkiye Aile İşletmeleri Derneği'ni (TAİDER) kurduk. Bu derneği 40 farklı aileyle bir araya gelerek oluşturduk.
Şirkete yabancı fon ortaklığı süreci nasıl gelişti?
Aile işletmelerinde yabancı bir fonun veya gözün içeriye girmesinin, şirketlerin uluslararası alanda sürdürülebilirliği için çok değerli olduğunu gördük. Bu yüzden 2008 yılında Arzum'un yüzde 49'unu İngiliz Ashmore adlı bir fona sattık. Üç kardeşin kurduğu şirketin ikinci kuşaktaki temsilcileri olarak, o gün hayatta olan birinci kuşakla birlikte hepimiz eşit şekilde hisselerimizi küçülttük ve yüzde 51 hisseyi elimizde tutarak Ashmore’u ortak yaptık. Daha sonraki yıllarda Ashmore hisselerini başka bir firmaya, yani Mediterra Capital Partners’a sattı. Onlarla da yaklaşık yedi yıl boyunca birlikte çalıştık.
Arzum'un halka arz süreci nasıl gerçekleşti?
2020 yılının aralık ayında Mediterra, elindeki hisseleri borsaya sattı. Böylece Arzum’un yüzde 49’u halka açık bir şirket haline geldi.
Arzum, Türk kahvesi kültürüne nasıl katkıda bulundu?
2014’ten beri Türk kahvesine sahip çıkıyoruz. Özellikle Arzum OKKA ürünüyle Türk kahvesini Türkiye’de farklı bir boyuta taşıdık. Dünyada ilk defa, çekilmiş kahveyi doğrudan fincana servis edebilen bir makineyi, Ekim 2014’te Arzum OKKA adıyla lanse ettik.
Arzum Okka nasıl doğdu?
Türk kahvesi, pişirme yöntemiyle çok özel bir içecek. Ancak makineleşmesi eksikti. 2014'te Arzum Okka’yı piyasaya sürdük. Bu ürün, kahveyi hem hızlı hem közde pişirme seçeneği sunuyor ve kahveyi doğrudan fincana servis ediyor. Köpüğü kaybetmeden, cezveden dökme derdi olmadan… Bu, dünyada bir ilkti.
Arzum OKKA serisinde bugün ne durumda?
Şu anda Arzum OKKA serisinin 10’dan fazla farklı ürünü var. Bu sene Türkiye’de çıkışımızın 11’inci yılı, uluslararası çıkışımızın da 10’uncu yılı.
Ürün gamınızda başka yenilikler var mı?
Son bir yıl içinde Arzum OKKA Türk kahvesi makinelerinin yanına bir de ekspresso makinesi ekledik. Böylece kahve pazarında hem Türk kahvesi hem de farklı kahve türlerini hazırlayabilen makineler üretiyoruz. Şu anda yaklaşık 300’e yakın farklı ürünümüz var ve 60’a yakın ülkede bulunabiliyoruz. Arzum, ABD, Almanya, Dubai, Çin Halk Cumhuriyeti ve Hong Kong gibi ülkelerde de kendi şirketleri olan uluslararası bir markaya dönüştü.
Arzum’un global marka hedefleri neler?
Amacımız, Türkiye’deki bilinirliğimizi ve marka algımızı uluslararası arenaya taşımak. Özellikle Orta Doğu pazarında Arzum OKKA ile çok güçlü bir algıya sahibiz. Almanya ve AB ülkelerinde ise oradaki Türk vatandaşlarımız sayesinde bilinirliğimiz oldukça yüksek. ABD’de ürün satışlarımız gayet iyi. Asya’da, özellikle Endonezya, Çin ve Hong Kong’da iş birlikleri yaparak markamızı daha da geliştirmek istiyoruz.
Markanın algısını yükseltmek için nasıl bir strateji izlediniz?
Bir markanın uluslararası arenada güçlü bir algıya sahip olması için bir konuyu sahiplenmesi gerekiyor. Dünyaca ünlü markaların da çıkış hikayelerinde hep böyle bir sahiplenme var. Biz de Türkiye’den baktığımızda, Türk kahvesi ve Türk lokumu gibi kültürel değerlerin önemli olduğunu düşündük. Özellikle Osmanlı’dan dünyaya yayılmış kültürü bilen yaklaşık 750 milyonluk bir nüfusa odaklandık. Bu toplulukta Türk kahvesi pişirme kültürünün bilindiğini ama bunun teknolojiyle buluşturulmadığını gördük.
Türkiye’de kahve makineleri konusunda nasıl bir gelişim oldu?
Türkiye’de eskiden patlayan çatlayan cezveler vardı; metal kaşık soktuğunuzda sigorta atardı, kullanıcıyı çarpardı. 2002’de biz ilk kez patlamayan, çatlamayan bir cezve geliştirdik ve bu bize ciddi bir başarı sağladı. 2004 yılında Türkiye’nin önemli bir markası Telve adında bir ürün çıkardı. Ancak hem bizim 2002’deki cezvemiz hem de Telve ürünü kahveyi pişirip servis için manuel bir müdahale gerektiriyordu. 2014’te Arzum OKKA ile bir ilke imza attık. Çekilmiş kahveyi bir haznede ister közde (yavaş ateşte), ister hızlı bir şekilde pişirebilen ve doğrudan bir ya da iki fincana servis yapabilen bir makine geliştirdik. Böylece kahvenin köpüğünü kaybetmeden fincana aktarma işini tam otomatik bir sistemle çözmüş olduk.
Arzum OKKA'nın uluslararası önemi nedir?
2014’te Arzum OKKA, dünyanın ilk Türk kahvesi makinesi olmayabilir, fakat çekilmiş kahveyi pişirip doğrudan fincana servis edebilen ilk Türk markası olarak piyasaya girdi.
Pek çok sıcak içeceğimiz var, bunları dünyaya kazandırabiliriz, ne dersiniz?
Türk kahvesini dünyaya kazandıran biziz. Türk kahvesi olsun, Türk salebi olsun Türk çayı, boza, şalgam yine alkollü içkiler olmak üzere bize özgü pek çok içeceğimiz var. Bunların dünyada hak ettiği yerlerde olmadığını düşünüyorum. Ben bugüne kadar salep içip de tekrar bir tarçınlı salep istemeyen bir yabancı görmedim. Çocukken sütlü Türk kahvesi içerdik. Ancak bugün menülerde bunu bulamıyoruz. Tekrar bunun geri gelmesi için uğraşıyoruz.
İç pazarda ve dış pazarda hangi alanlarda güçlüsünüz?
İç pazarda mutfak gruplarında (gıda hazırlama, çay-kahve içecek grupları ve yemek pişirme ürünleri) güçlü bir markayız. Dış pazarda ise özellikle Türk kahvesi makineleriyle tanınıyoruz. Ayrıca yer temizliği ürünleri (süpürgeler), kişisel bakım ürünleri (saç kurutma makineleri, kişisel bakım cihazları) ve orta segmentte ütü grubunda da liderliğimiz var.
Türkiye’de elektrikli küçük ev aletleri deyince akla gelen ilk firmasınız. 2024 yılı sizin için nasıl geçti, 2025'ten beklentileriniz neler?
2024 zor bir yıl oldu, özellikle faiz artışları nedeniyle. İç piyasada halkın ihtiyacına yönelik ürünlere odaklandık. İhracat ağırlığımızı artırmaya çalıştık. 2025’te de önceliğimiz yeni ürünlerle ihracatı artırmak.
Türkiye’nin küçük ev aletleri sektörünün önde gelen markalarından biri olarak, 2025 yılında da mutfak grubunda ürünlerimizi geliştirmeye devam edeceğiz. 2024 yılının ilk yarısında piyasaya sunduğumuz Thermogusto ürünümüz çerçevesinde Türk ve Osmanlı Mutfağına daha da eğilerek son dönemlerde öne çıkan Türk mutfak kültürümüzün bilinirliğini artırmaya çalışacağız. Mutfak demişken; son 10 yılda ‘Arzum OKKA’ ürün ailemizle ele aldığımız kahve kültürümüzü daha kapsayıcı hale getirip Arzum OKKA markasıyla, Türk kahvemizin yanı sıra dünya kahvelerini de sahipleneceğiz. Bunun için, 2024’ün son çeyreğinde bir adım atarak ‘Arzum OKKA Espresso’ serimizi kullanıcılarımızla buluşturduk. Ayrıca pazarda güçlü olduğumuz, kişisel bakım kategorisindeki ürünlerimize de ağırlık verip ‘GırGır’ markamızla ürün gamımızı geliştirerek atak yapmaya devam edeceğiz. İhracat, bu dönem kurdan dolayı en çok zorlanılan kısım oldu.
Günümüz şartlarında finansmana erişim zorlaştı. Bu süreci nasıl yönettiniz?
Finansman maliyetleri çok yükseldi. Bu yüzden satın alma ve satış vadelerini çok iyi yönetmek, minimum stokla çalışmak ve nakit akışını asla bozmamak gerekiyor. Bu dönemde şirketin kâr-zararından çok, nakit akışına odaklanmak gerektiğini düşünüyorum.
Türkiye üretim gücü hakkında görüşleriniz nedir?
Türkiye, Avrupa ve Asya'nın batısında en büyük üretici ülkelerden biridir. Ancak marka yaratmaya daha fazla ağırlık vermemiz gerekiyor. Fason üretim iyi bir başlangıçtır, fakat kendi markalarımızı büyüterek ihracatın katma değerini artırmalıyız.
Murat Kolbaşı kimdir?
1966 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Murat Kolbaşı, Marmara Üniversitesi İşletme bölümünden mezun oldu. 1988’den beri Arzum’da çalışan Kolbaşı, 2008’den bu yana Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürütüyor. Ayrıca DEİK, TÜSİAD, MÜSİAD, Türk Kahvesi Derneği, TAİDER gibi pek çok sivil toplum kuruluşunda görev alan Kolbaşı, iki erkek çocuğu babasıdır.
Sadece ürün çıkarmakla kalmadınız, Türk kahvesine dair kültürel çalışmalar da yaptınız, değil mi?
Evet, Türk Kahvesi Kültürü ve Araştırmaları Derneği’ni kurduk. 2013'te UNESCO'ya başvurduk ve 5 Aralık 2013’te Türk kahvesi Türkiye’nin “Somut Olmayan Kültürel Mirası” olarak tescillendi. Bu, UNESCO tarihinde bir içecek için alınmış ilk onaydır. Markalaşma serüvenimizde uluslararası arenaya çıkarken, rekabetçi fiyatıyla da dikkat çeken bir marka olmaya çalıştık. O yüzden Türk kahvesine çok odaklandık. Bunun önemi şuydu: Türk kahvesinin bir ritüel olduğunu, dünyada iyi bilindiğini ve nereye ait olduğu konusunda çıkan tartışmalara bir nokta koymayı, UNESCO’nun kabulü ile başardık. 5 Aralık tarihini Dünya Türk Kahvesi günü ilan ettik ve bugünü dış temsilciliklerimizle, büyükelçiliklerimizle, Yunus Emre Enstitüsü ile her yıl kutluyoruz. Bu sayede Türk kahvesi konusunda farkındalığı artırmaya çalışıyoruz. Uluslararası kahve zincirleri ile iş birliği yaparak, kahve zincirlerinin menüsünde Türk kahvesinin yer almasını sağlamaya özen gösteriyoruz. Bu çerçevede geliştirdiğimiz, sütlü veya farklı alternatifleri yapabilen Türk kahvesi makineleri, sıcak içecek hazırlama makineleri ile espresso makinelerimizi dünyaya pazarlamak için çalışıyoruz.